12 Mayıs 2016 Perşembe

Adeta Bir Günah Çıkarma


Son iki günün dolmuşluğu ile hüngür hüngür ağlamam bu minik yazının nedeni.

Soğukkanlı kalıp düzgün değerlendir Pınar şu durumu, ‘gerizekalıyım, tartışıyorum insanlarla’ deyip geçme,pes etme diyorum ve düşünüyorum. Düşünüyorum, düşünüyorum ama gözyaşlarımdan başka bir şey yok elimde...

Baştan alalım..

Vejetaryen olduğumu öğrenenlerle verdiğim mücadeleler her vegan,vejinin yaşadığı ile aynı. Fakat artık yazıdaki sert üsluba yavaş yavaş geçişime neden olan bazı gruplar var. Bunlardan ilki ki kendileri benim en tahammül edemediğim gruptur;  “Aaa ben et yemeden asla yapamam” diyenler. Öncelikle orda bir duralım. Şimdi bunu sana soran oldu mu? Hayır. İkincisi hadi sorduk diyelim. Ona –ebilmek, -abilmek denmez. Yapmam,istemem,tercih etmem denir.  Bunu duydukça sen benim gözümde adeta insan öldürmeden duramıyorum diyen bir katilsin. Halkımı katletmeden, onlara zulmetmeden duramıyorum diyen bir diktatörsün. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Anlatamıyorum tabi, sessiz bir anlayışa bürünüyorum. Çünkü ben de 2 yıl evvele kadar onlardan biriydim. Formu bozulmuş, doğranmış, yanmış bazı parçaların bir hayvanın olduğunu tam anlamıyla idrak etmekte zorluk çekiyordum. İçine doğduğum dünyada bu parçaları herkes yiyordu ve bana yediriyordu. Bunu hiç sorgulamamıştım ki. Peki benim sorgulamam neden birden etsiz yaşayamayacağını, bu tadı katiyen bırakamayacağını belirtme ihtiyacına sürüklüyordu seni?

Bu grup dışında bir de vücudunuza giren vitaminleri sizden çok dert edenler, e bitki de yeme o zaman diyenler,neden hayvan yemediğini öğrenmek için değil,yargılamak için sorup duranlar  ve ‘ben de senin kadar vicdanlıyım, tamam mı?’ altmetniyle saldıranlar.. Ve benim dün artık hüngür hüngür ağlamama sebep; tartışmaları sen açmamana rağmen, seni fikrini empoze etmekle, misyonerlikle  suçlayanlar..

Sanki bu düzende bunu yapmaya çalışmak yeterince zor değilmiş gibi, yoluna taş koyanlar, hayatı sana daha da zorlaştıranlar.. Ve en acıklı kısım, tüm bu –larlar senin en yakınlarınlar...

İnsan yavrusunun aç olanını görünce dayanamayıp göz yaşlarına boğulanlar, barış barış diyip tüm ezilenlerin yanında, savaşa,soykırıma ve tüm zalimliklere göğsünü siper edip duranlar bu duyarlılıklarına zeval gelmesinden, suçlanmaktan delicesine korkuyorlar. Daha sen ağzını açamadan adeta bir günah çıkarma işine soyunuyorlar. Güçlünün güçsüzü ezmesini, büyük balığın küçük balığı yemesini insafsızca bulurken, ezilen, işkence gören hayvanlar olunca birden doğal dengenin, ilkel hayatın savunucusu oluyorlar. Hayvanlara yapılan zulümların videolarına, belgesellerine bakamazken, o hayvanların tabaklarındaki uzuvlarını kibar kibar kesiyorlar.   Ve sen herşeye rağmen ağzına attığı lokmayı rahat çiğnesin, kötü hissetmesin diye sessiz kalıp susarken, onun vicdanı susmuyor. “Sen çok vicdanlı bir insansın aslında, endüstriyelleşmese hayvan yemekte hiç bir sorun yok, haklısın doğal düzen bu.” demenizi, yüreklerine su serpmenizi bekliyorlar.  Eğer bunu demiyorsanız, sanki onay almaları gereken bir merciymişsiniz gibi herkesin sunduğu argümanlarla sabaha kadar size laf anlatmaya çalışıyorlar.

Ama ben bu işin peygamberi değilim. Olduğumu iddaa da etmedim. Hala süt ürünleri tüketiyorum, eski deri eşyalarımı atmıyorum, hala vegan olmayan bir ruju dayanamayıp alıyorum. Yani ben de hala bu suça ortağım, benim de ellerim kana bulanmış. Kimseyi yargılamak değil derdim. Görüyorum artık, biliyorum. Sonra doğru bildiğimi söylüyorum. Ve bilmek muazzam bir sorumluluk yüklüyor omuzlarıma. Yükün bir kısmını taşıyor, bir kısmıyla hala başa çıkamıyorum. 

Peki bu gerçekle başa çıkamayacağını bildiği için kör dolaşanlar. Ne zaman gözlerini açıp, ellerini mücadele etmeye çalışanların yakasından çekecekler?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder